Portre fotoğrafçılığı, kişinin karakterini (bazen karakterinin bir yanını hedef alabilir) bir fotoğrafa yansıtma sanatı ve tekniğidir.
Tekniği: ışık, kamera ayarları, kompozisyon, poz ve arka fon ve olarak özetleyebiliriz.
Sanatı: Portre resimlerinde olduğu gibi baktığınızda sizde duyguları harekete geçirecek fotoğrafları yaratmaktır.

Tersane İşçisi – Portre
Yazının devamı iki farklı çalışma üzerinden portre çekerken nasıl bir yol izlediğim ve güzel portre çekmek isteyen herkese faydalı bilgiler sağlayacak önerilerden oluşuyor.
İlk çalışmamız Lila Gürmen hakkında. Başarılı karakter oyuncusu, Almanyadaki kast ajansı için oyuncu set kart’ı oluşturmak istiyor. (‘Seni Çok Bekledim’ dizisinden ‘Mihre’ rolüyle tanıyoruz)
2’cisi Oğuz Saraç, elektronik müzik konusunda gece kulüplerinde parçaları sıkça dinlenen bir DJ.
İki farklı kişi, iki farklı çalışma, ama uygulanan ilkeler hep aynı. Sırayla nelere dikkat ediyoruz bir bakalım…
1-Özneye Odaklanın
En önemli madde: her zaman çekeceğiniz kişiyi tanıyın, huyunu, suyunu, davranışını, kendine has mimikleri, oturuşu ve duruşu, duygu geçişleri, ifadeleri… Bunu yaparkende bir mülakat havasında olmayın. İyi bir gözlemci havadan sudan bir konuşmadan çok şey çıkarır, tıpkı arkadaşınızla olan bir sohbette olduğu gibi. Önemli klikler: samimi olun, iyi dinleyin, rahat bir ortam sağlayın (kahvenin gücü adına:), gözlemleyin ve özneye odaklanın.

Lila Gürmen – Portre
Lila ne istediğini ve nasıl görünmek istediğini mesleği gereği çok rahat ifade etti. Bu durumda iyi bir dinleyici olmak çoğu zaman yeterli oluyor. Konuştukça bir çok kare, poz, duruş, ışık, tarz kafada canlanıyor ve bunları Lila ile paylaşmaya başlıyorum. Nasıl görünmek istediğinin teyidini almış oluyorum. Dolayısıyla çekim esnasında ortak bir görsel dil yakalama olasılığını arttırıyorum. Bu arada her iyi oyuncu iyi poz verir diye bir kaide yok. An’ı (fotoğraf) ve süreci (sinema) yansıtmak bambaşka şeylerdir.
Oğuz DJ olarak ne istemediğini bilerek geliyor, yine de ne istediğini pek bilmiyor. Daha önce başka bir fotoğrafçı ile çalışmış ama sonuçlardan memnun değil. İstemedikleri arasında klasik dj seti önünde ya da kulaklıklı imajlar. Fotoğraf çektirme konusunda iyi olmadığını belirtiyor. Bi kahve daha çünkü karşımdaki kişiyi rahatlatmam gerekiyor ve konuşmaya devam ediyoruz.

DJ Oğuz Saraç – Portre
İlk toplantı sonucunda kendime notlar:
Lila için doğal ışık tercih ediyorum; fazla photoshoplanmamış olmalı (bu konuyu ayrı bir post konusu olarak işleyeceğim); klasik pozlara zorlamadan kendini ifade edebileceği ortamı sağlamam gerekiyor, yüzünü ve vücudunu kullanabildiği kareler düşün.
Oğuz için stüdyo’da kulüp ortamı bir ışık oluştur, yoğun photoshop teknikleri kullan, poza girmeye zorlama ama sevebileceği pozlara yönlendir, belli bir duygu ifadesi üstünde dur ve o ifadeyi renk, ışık, poz ve kadraj olarak zenginleştir.
Araştırmam sonucu, çekim öncesi mutlaka müşterimle fikirlerimi, yöntemlerimi, onlarla nasıl bir iletişim içinde olacağımı paylaşırım. Kişiye, çekim esnasında bilinmeyenleri bilinir kılma her zaman güven ve rahatlık verir.
2-Doğru Mekanı bulmak
Seçiceğiniz mekan sonuç üzerinde önemli etkilere sahiptir. Dış mekanda hava durumu havanızı belirler. Öncesinde mutlaka hava durumu nedir? Günün farklı saatlerinde nasıl görünüyor diye inceleyin.
Asla gün ortasında direk gün ışığına maruz kalan portreler çekmeyin, sert gölgeler oluşur (her kuralda olduğu gibi bunu da yıkmanın yolları var ama bu da başka bir konu). Gün doğumu ya da gün batımına yakın saatleri seçin, daha yumuşak geçişler ve daha doğal renkler oluşacaktır. Hatta şimdi alın kamerayı ya da telefonunuzu elinize herhangi bir pencere kenarına (pencereye yan durun) geçin ve bir portre fotoğrafı çekin… nasıl çıktı?
Bulutlu havalar portre çekimi için idealdir, tüm gölgeler yumuşaktır, sanki kocaman bir stüdyo ışığı kurulmuş gibidir.
Lila ile Büyükada’da çekimleri yapmaya karar verdik ve hava durumunun iyi olduğu günleri kontrol ettik. Ben önceden olası mekanları belirledim, sürprizlere de her zaman açık olmaya dikkat ederim. Çektiğim fotoğrafların hiç birisi gün ışığı altında direk çekilmedi, her zaman bir gölge ya bulundu ya da yaratıldı (butterfly). Özellikle saat 2-4 arası gün ışınlarının en dik ve yoğun olduğu saatlerde dinlendik.
Oğuz ile çalışmamızı stüdyoda gerçekleştirdik. Stüdyoda ışık fotoğrafçının kontrolündedir. Elektronik müziğin dinlendiği bir ortamın ışığını kurmaya çalıştık. Karanlık ve yapay renkler kullandık. Bir kaç farklı ışık kurgusu üzerinde çalıştık.
3-Doğru Pozu Oluşturmak
Poz için yakalamak demiyorum, yakaladığın bir şey varsa, portresi çekilen kişinin o duygu ve heyecandır. Fark yaratan yer de tam burası, çünkü zaten o poz için mekanı, ışığı, ortamı, iletişimsel bilgiyi oluşturmuşsun. Sanabilirsiniz ki bundan sonra iş portre çekilen modele düşüyor ama ben öyle düşünmüyorum.
Modu oluşturmak fotoğrafçının işi. Nasıl ki portre için gerekli ortamı teknik açıdan oluşturabiliyoruz, fotoğrafçı bunu duygusal açıdan da gerçekleştirmeli (profesyonel mankenlerde bile). Daha önce bahsettiğimiz rahatlığı kamera karşısındaki kişiye de sağlamalı. En sevdiğim yöntemler arasında istediğim duygu durumunu açıcak konular konuşmak, ‘-miş’ gibi oyun oynamak, role sokmak, saçma bir şey ile şaşırtıp hemen ardından pozla istediğim şeye yönlendirmek.
Örnekler üzerinden konuşmadan önce teknik açıdan belki en önemlisi, doğru pozları araştırın, açıları değiştirin, sonuçlarla hemen tatmin olmayın, oyun oynayın (teknik gibi durmasa da oyun oynamak teknik gerektiriyor, oyun ciddi bir şeydir:)
Lila oyuculuk birikiminden faydalandığı için ona küçük duygu rolleri vermek, onu sette çekilen bir planda olduğu havası vermek çekim sürecini çok verimli kıldı. Bir yer tespit ettikten sonra mekan ve çevresi ile bütünleşiyordu. Yakaladığım pozlarda sadece küçük estetik müdahalelerde bulunmam yetiyordu (elini az şuraya, başını hafif kaldırabilir misin gibi yönlendirmeler), sonrası benim poz ve kadraj araştırmama bağlı kalıyordu.
Oğuzun kadrajları, pozları kafamda daha önceden daha netti. Oğuz ne istediğini biliyordu ama nasıl poz yapacağını bilmiyordu. Daha yönlendirici bir rol üstlendim. Onu yönlendirmeden önce nasıl bir portre istediğimi anlatıyordum. Ona vermesini istediğim duyguyu betimliyordum. Bir festivalde binlerce kişiye çaldığı bir konserde -miş gibi yapmasını istiyordum. Çekim saatlerce sürebildiği için bazen model için yorucu olabiliyor (gerçekten fotoğrafçılar istedikleri sonucu alana kadar devam edebilirler) ve öyle bir anda saçma bir şey söyledim. ”Müdür müdür müdür?’ bir cümle midir?’ dedim. Bir anda yüzünde komik ve şaşkın bir ifade oluştu. ‘Şimdi bunu düşünürken az önceki pozu yap ama hiç bir duygunu belli etme’ dedim. Sonuç tam istediğim gibi oldu, çünkü absürt bir şey söylenince kişide oluşan mavi ekran sonrası anda oluyor ve taze bir ifade size güzel bir poz sunabiliyor.
Çekim esnasında iletişimi her zaman canlı tutmaya çalışın ve kişileri rahat olmadıkları pozlara zorlamayın.
Kendime notlar:
Lila’da gülümseyen güçlü bir karakter oluştur, oyunculuk mimiklerini ortaya çıkar ve bunun için ona alan tanı, oyunu ver ve özgür bırak.
Oğuz’a yaptığı elektronik müziğin enerjisini ve soğukluğunu (severim elektronik müziği ama bir mesafe ve soğuklukluk hissi veriyor) ver. Tek bir duyguda odaklanalım ve o duyguyu pozlarla çeşitlendir, yönlendirmede ol ama nazikçe ve hissettirmeden yap (sinsice :))).
not: Paradoks ama çekmesi en zor ve en kolay portre fotoğrafları çocuklarladır. Oyun oynadıklarında onlardan daha doğal poz veren yok. Ama durup dururken hadi çekelim derseniz ve bir poza zorlarsanız şapkanızı ters giydirirler. İşte o oyun havası ile gitmek yetişkinlerde de işe yarıyor.
3-Kameranızı (yada telefonunuzun kamerası) kullanmayı öğrenin
Telefonunuzla otomatik ayarlarla fotoğraf çekmeyi bırakın. Günümüzün telefonlarının neredeyse hepsi kullanıcılara manuel kamera ayarları sunuyor. Kurcalayın ve oynayın
Asya gezisinde yemek çubukları (chop sticks) kullanmayı öğrendim, kullanmayı da seviyorum. Öğrenene kadar çok zorladım. Kullanırken hep gözlemledim: nasıl tutuyorum, niye baş parmağımın kası ağrıyor, şu pirinç tanesini tabaktan nasıl sıyırırım (hadi tabağa yanaş yoksa düşecek : ), farklı tutuşları dene, vs…
Hala acemiyim ama en azından 10dkda bir tabağı bitirebiliyorum, hala gözlemliyorum, hala bütünleşmiş hissetmiyorum. Niye anlatıyordum ben bunu:? Ha! Çubukları uzvumun bir parçası olarak hissetmiyorum ama fotoğraf makinemle öyleyim. İstediğim kareyi görünce ayarları nasıl yaptığımı bilinçli şekilde düşünmüyorum, tıpkı yürümek gibi.
Kameranızla bu ayarları ‘düşünmeden’ çekme durumunu pratik ve deneyimle ulaşılır. Benim çubuklarla debelenmeden yemek yemeye tav olurken, ‘Karete Kid’ filminde Daniel Laruso (Ralph Macchio) karete eğitimine katkı sağlamak için sinek avlıyordu. İnsan alet kullanan bir yaratık olarak bu konuda sınır tanımıyor, sizde kameranızın yada telefonunuzun sınırlarını zorlayın.
4-Arka fonun önemi
Arka fon, mekanla ilişkili olmasına rağmen ayrı bir başlık olarak ele alınmalı. Bir denizciyi sahra çölünün ortasında çekmeyi düşünün?! Neden olmasın : ) istenen bu olmadığı sürece iyi bir tercih değildir. Arka fonun portredeki özneyi tamamlamasını bekleriz. Göz elbette önce özneye bakar, sonrasında ise etrafına bir göz atar
İyi seçilmiş bir arka manzara öznenin duygu durumunu destekleyen ve güçlendiren bir etkiye sahiptir. Biz fotoğrafçılar bazen lens seçimi ile arka fonu flulaştırırız (belirginsizleştiririz) bu da özneyi öne çıkarmaya yarar. Öznedeki rengi arka fonla ya tamamlayıcı ya da karşıt renkte seçerek.
Lila’nın fotoğrafı tamamlayıcı etkiye sahip iken, Oğuz’da kullanılan ışık filtreleri karşıt renklerdir (fotoğrafta görüldüğü gibi kırmızı-yeşil).
5-Işık
Işık belli bir yönde ilerler. Fotoğrafta ışığın nereden geldiği çok önemli. Bir fener alın (yada telefonunuzun fenerini yakın) ve farklı yönlerden ışık verin (önden, arkadan, üstten, alttan, sağdan soldan). Aynı ifade ile dursanız bile farklı konumlanmış ışık kaynağı çok farklı duyguları kareye yansıtabilir.
Işık sizinle olsun!
Size güzel bir klik, cep telefonlarının flashları ne kadar kötü hepimiz biliyoruz. Hatta gün ışığı tepeden gelince istenmeyen kötü gölgeler oluşturduğundan da bahsettik, fotoğrafta iki yanlış bir doğru eder : ). Gün ortasında tepeden gelen ışıkla fotoğraf çekecekseniz flashınızı açık tutun, bu farklı kaynaktan gelen ışık gün ışığının nüfuz etmediği o sert gölgeleri yumuşatacaktır.
4-Kuralları yıkın
Kuralları öğrendikten sonra yapılacak en güzel şeylerden biri de kuralları yıkmak. Yasak alana geçmek. Çölde denizci çekme fikri gibi sizde aklınıza gelen fikirleri denemekten çekinmeyin, ne de olsa güzele giden yok tek değildir. Ferhat dağları delmiş, belki sizin daha kolay bir yolunuz vardır : )
Portrelerinizde her daim güzel bir gülüş olsun (biraz klişe ama güzel bir niyet).